1-)ERZURUM'un KURTULUŞU ÖNCESİ
YAPILAN ERMENİ KATLİAMLARININ
COĞRAFAYA TEMELİNDE
SONRADAN TESPİTİ:
Ermeni Hınçak Komitesi (Çan Sesi) nin tek sloganı:
“Türkü ve Kürdü, şartlar ne olursa olsun mutlaka öldür!”
Türk ordusu henüz Erzincan’da iken, Ruslar gider gitmez Ermeniler Erzurum’da süratle silahlanarak çete oluşturdular. Rus ordusu beraberinde gelen Komiteci Ermeniler gönüllü olarak ordudan ayrılarak Erzurum bölgesinin ermenileri ile kaynaşıp işbirliği yaparak zulüm ve tecavüze başladılar.
Doğudaki nüfusun %16’sını teşkil eden Ermeniler, erkeklerin savaşta olduğunu fırsat bilerek katliam yaptılar. Erzurum’da 9 Ermeni askere 1 Türk düşüyordu. Katliamı uygulayanlar:
1-) Osmanlı Mebusan Meclisi Erzurum Milletvekili Karakin Pastırmacıyan, Osmanlı ülkesinden Rusya’ya kaçmıştı, dönüşünde Tero – Çeho teşkilatının başına geçti.2-) Erzurum bölgesini bilen Rusların Ermeni Başkomutanı Antranik.
KURTULUŞTAN 2 AY SONRA KATLİAMIN
DÜNYAYA GÖSTERİLMESİ AMACIYLA
DÜNYAYA GÖSTERİLMESİ AMACIYLA
Tarihçi Ahmet Refik Altınay nezaretinde,
Yabancı Gazeteciler Heyeti, Kızılay Heyeti, Kazım Karabekir ve
olay yeri tanıkları katliamı yerinde müştereken tespit ederek
tarihe resmen kaydetmişlerdir.-9 Mayıs 1918-
Yabancı Gazeteciler Heyeti, Kızılay Heyeti, Kazım Karabekir ve
olay yeri tanıkları katliamı yerinde müştereken tespit ederek
tarihe resmen kaydetmişlerdir.-9 Mayıs 1918-
1-) ERMENİLERİN KATLİAM METODLARI:
Bağlı insanlar balta ile doğranmıştır.
Topluca hamama doldurulmuş ve yakılmıştır.
İnsan uzuvları kesilmiş ve hakarete uğramıştır.
İnsanlar canlı veya ölü iken kuyulara atılmıştır.
Eller ve ayaklar bağlı surette yüksekten atılmışlardır.
Eller arkada tel ile bağlanmış ve sonra kurşunlanmıştır.
Vücudu süngü ile delik deşik edilmiş ayrıca gözleri oymuşlardır.
İnsan canlı olarak çuvala konulmuş ve at arkasında sürüklenmiştir.
Halk meydanda duvar diplerine toplanmış, mitralyöz ile biçilmiştir.
Balta ile kafatasına vurup beyin akıtmak ya da tanınmaz hale getirmek,
Yollarda çalıştırılmak, kar kürümek, bahanesi ile bölge dışında gizlicekatledilmiş.
Karanlık mereklere insanlar doldurulmuş, tutuşturulmuş manda öküz veya at içeri sokulmuştur.
Halk, evlerin ikinci katına alınmış, merdiven yıkılarak aşağıdan tutuşturulmak suretiyle yakılmıştır.
Eller ayaklar bağlı, ağızlar tıkalı vaziyette yere yatırılmış insanın, üzerine ot dökülmüş, manda veya öküz gezdirilmiştir.
“Osmanlı parayı severdi” deyip, insanın iki buduna satırla pantolon cebi açmak ve öylece bırakmak. Ağaç budar gibi parmak, kol, bacak kesip bırakmak.
Toplu katliam sonrası cesetler arasında yaşayan var ise, meydana çıkarmak için Türk askeri kıyafetine girerek ezan okunmuş, katliamı bu şekilde sonlandırmışlar.
Kadınlar çocuklar ve ihtiyarlar çivilenmiştir.
Çocuklar ve kadınlar kazıklanmış ve sofra başına oturtulmuştur.
Çocuklar, iki ata bağlanarak parçalanmış ve topluca ortaya yığılmıştır.
Kadınların, ziynet eşyasını alırken, parmak bilek kesmeyi tercih etmişler
Hamile kadınların karınları deşilmiş ve bebekleri süngüde teşhir edilmiştir.
Kadın, çocuk ve ihtiyarlar merek (samanlık) lara doldurularak ateşe verilmiştir.
Yedi yaşından itibaren kız-kadın yanında götürdüklerine günlerce tecavüz etmişler.
Çocuklar doğranmış, etlerinden yemek yapılmış ve ailelerine zorla yedirilmiştir.
Gebe kadınların karnından çıkardıkları bebeklerini süngüleri ucunda teşhir etmiş,
Bebekleri analarının gözü önünde kuzu boğazlar gibi kestikleri, tandırda pişirdikten sonra analarına yedirmek için zorlamışlardır.
Yatalak hasta ve yaşlı insanları çiğneyerek öldürmüşlerdir.
2-) KATLİAM NOKTALARINDA YAPILAN TESPİTLER:
“Bara çıkan oynamasını, savaşa giden ölmesini bilecektir”, elbet! Fakat Ermeniler; insanlığa ve erliğe sığmayacak işkenceler yaparak barbarlığını gözler önüne sermiştir.
Erzincan’dan; Erzurum’a gelirken ermeniler kürtlerin arabaları kiralamışlar, sonra onlarıda öldürmüşler. Bir arabacı kürdü vurmuşlar, düşmüş ölmemiş, ağzına sopa sokmuş kapatmışlar ondan sonra da karnını tekmeleyerek öldürürler. Erzurum Köylüleri: göç edip içlere gidememiş veya kaçıp kurtulamamış, bu yüzden pek çoğu Ermeni zulmüne uğramış ve sayısız şehit vermişler. Mahallebaşı’nda:Çeşme başında bir ihtiyar kendi kendine hüseyni nağmesinde Erzurum Türküsü söylüyor;“Ağlar Yakup ağlar Yusufum deyü.. / Gittide gelmedi vah oğlum deyü...” Gürcükapı’da: Ermeniler bir evde anne babayı iki direğe bağlayıp 1 yaşındaki çocuklarını gözleri önünde bir kazığa çakıyorlar. Çocuğun annesi delirmiş sokaklarda yaşıyor, kocası eve almak istemiyor ama devlet mecbur tutuyordu. İstasyon mevkiinde, tahta barakaların ve yıkılmış topların arasında vurulanların adedi yüzlerce idi. Türk pazarını yakmışlar, evler insan cesetleriyle dolu. Yanmış yıkılmış bina enkazlarına ayağınla dokunduğunda simsiyah olmuş sırıtıyormuş gibi dişleri meydana çıkan insan kafaları, çocuk başları, kol, bacak, gövde ve ayak parçaları… Çıplak perişan aileler, sönen ocakların enkazında morarmış kokmuş yalınayak çocuklar, ihtiyar beli bükülmüş analar babalar, sakat insanlar, titreyerek, gözü yaşlı, ağır ve mecalsiz yürüyorlar. Bir Erzurumlu:“Bu gördüğünüz, şehrin temiz halidir. Bu sokaklar hep kadın ve çocuk ölüleriyle doluydu. Kadınların memeleri ve mahrem yerleri kesilmiş, duvarlara çakılmıştı. Şu telgraf tellerine hep çocuk başları asılmıştı. Karınları deşilmiş yarı cıplak kadın cesetleri geçeceğimiz yolun iki tarafına dizilmişti.Talihsiz milletimizin bu halini görerek, delirecek hale gelmiştik. Bakalım medeni Avrupa,bu büyük cinayetlerin faillerini arayacak mı?… tarih böylesine bir vahşilik kaydetmemiştir.“ Bir Konağa 300 kişi doldurup benzin verip yakmışlar, parçalanmış kafalardan, akmış beyinlere rastlanıldı, yığına ayağınla dokunduğunda siyahlar içinde kafatasından dişler sırıtır gibi bakıyor… Tortum, Narman, Olur ve Şenkaya ilçelerimizde öldürdüklerinin cesetlerine bile işkence yapmışlar. Ermeniler bir yıl içinde; kurşun, kama, balta, topa tutmak ve büyük kısmını yakmak sûretiyle 10.693-Türkü katletti. Ermeni işkenceleri: İnsan derisinden cep yapmak, Çocukların karnını kesmek tuz basmak, Çocuğun kellesini kesmek annesinin karnına sokmak, Kadınları ve çocukları diri diri yakmak, Erkeklerin gözlerini oymak… Örneğin; kadın ve kızlardan onbeş kişiyi bir odaya almış bir akşam eğlenirken bu kadınları çırılçıplak soyduktan sonra: “Haydi namaz kılınız bakalım, nasıl kılıyorsunuz?” diyerek alay etmişler ve nihayet çeşitli işkencelerle öldürmüşlerdir. Bir köyde; ocağa kazanı koyup su kaynatan bir anayı yakalamışlar, karnını yararak kesmişler, çocuğunu kazana atmışlar.“Gelin! Türkler, karnınız açtır size yemek hazırladık” diye bağırmışlar. Yine bir yerde; insanları kol, but, kelle, gövde parça parça edip her birini bir çiviye takmışlar; üzerlerine” okkası on paraya “ yazmışlardır.
PAZARYOLU İlçesinde:
Ermeniler Rusları kışkırttı, Pazaryolu(Norgah) ilçesinde bir dama doldurdukları 65 kişiyi en feci şekilde öldürttü. Gülçimen köyünde 35 kişiyi en insafsız şekilde kurşuna dizdiler. Karakale(Mohurgot) ve Sırakonaklar(Hodiçor) köylerinde kadın ve çocuklara varıncaya kadar katlettiler. İlçenin ileri gelenlerini öldürdükten sonra boyunlarına ipler takarak sokaklarda sürüklediler.
AŞKALE İlçesinde:
Yeniköyde; evleri tahrip edip yakmışlar Türkleri katletmişler, sağ kalanlarını yol inşaatında aç susuz kullanmışlar öyle ki, bir deri bir kemik kalmışlar. Tazegül köyünde; Seyyar hastaneyi personeliyle çökertmiş, evleri tahrip etmiş, 30-kişiyi katletmişler, bulunan cenazeler, köyün batısındaki tepeye toplu olarak gömüldü. Karahasan, Topalçavuş, Merdiven(Nardiban), Ocaklı(Persor), Çayköy(Ergemansur) köylerinde 893-Türk’ü şehit ettikleri, ayrıca ilçe ve diğer 5- köyde de 600-den fazla evi tahrip edip yaktıkları tespit edildi.
Höyük kalıntıları olan eski bir yerleşim yeri. Erzurum’un batıyüzünde misafirleri karşılamanın veya uğurlamanın yapıldığı köy. Doğuya (İran’a) sefere giden Osmanlı Padişahları önce bu köyde dinlendirilir, ağırlanırdı. Osmanlı zamanında Evliya Çelebi’nin gelişini bu köyde karşılamışlar.
Kâzım Karabekir Paşa’nın Kurtuluş Günü Gözlemi:“Cinis toplu katliamın en şiddetlisinin uygulandığı köylerden biri. Köydeki 600 nüfusun 13’ü hariç, geri kalan hepsini yakarak, süngüleyerek, hamile kadınların da karınlarını yarıp çocuklarını çıkarmak suretiyle öldürmüşlerdir. Ermeniler burada herkesi camiye doldurmuş yakmış, kaçabilenler dağlardan toplandı getirildi.”
A.Refik Altınay gözlemi: (Savaş sonrası Erzurum’a gelen yabancı gazetecilere eşlik ederken Ilıca’da inceleme yapılmış.) “2.000-den fazla ceset tespit edildi. Cami avlusunda 400 civarında süngülenerek öldürülmüş ve istiflenmiş Türk cesetleri görüldü. Diğer camilerin avluları da cenaze yığını ile doluydu... Sokaklarda parçalanmış erkek cesetleri… Enselerinden balta ile kesilmiş çocuklar... Öldürülmüş kızların cinsel organına tüfek fişeği sokulmuş... "
Rus Yarbay Grizyanov’un Katliam Günü Gözlemi: “Ermeni çeteler için telefon hizmeti yapan iki ermeni kız, beni Merkez Cami’sinin avlusuna götürüp Türk kadın cenazeleri gösterdiler. Ben onların üzülüp teessüf edeceklerini bekliyorken, ermeni kızların sevinçle gülüşüyor olmaları beni dehşete düşürmüştü. Çeşitli savaşlarda nice vahşetler görmüş bir subay olarak, tüyler ürperten böyle manzara karşısında mektep görmüş genç kızların gülüp eğlenmeleri, Ermenilerin o anki ruh hallerinin nasıl olduğunun önemli bir göstergesidir.” “Biz topçu subayları birleşerek Rus Başkomutanına: “Erzurum’dan hepimizin ayrılmasına müsaade edilmesini, çünkü burada hiçbir şey yapmayıp, ancak Ermeni Eşkiyası yüzünden adımızın lekelenmesini hiçbir zaman istemediğimizi raporla bildirdik”
Alaca köyünde:
Kâzım Karabekir Paşa’nın Kurtuluş Günü Gözlemi: “Köyü dolaştım, fâcianın en korkuncu burada idi: İhtiyarlar ve kadınlar samanlıklarda yakılmış, gençler baltalarla parçalanmış, çocukların beyni süngülenmiş akıtılmış, kimisi kısmen benzinle yakılmış, kızlara tecavüz edilmiş ciğeri duvarlara asılmış, hamilelerin karnı deşilmiş, çıkardıklarını duvara asmışlar, duvarlarda kalpler ciğerler çivilenerek asılmış… Köyde bir kadın, canlı canlı duvara çivilenmiş, kalbini oyup başına koymuşlar. Aynı olaylara Ilıca’da da rastlamıştık. Süngülenmiş veya yakılmış cesedlerin başında ağlaşma ve bağrışmalar, insanın tüylerini ürpertiyordu. Süngülenmiş memedeki çocukları kucağına almış bazı analar, saçlarını yoluyorlardı. Sanıyorum ki, yeryüzünde bu kadar acıklı bir sahneyi gören gözler pek azdır. Biz, bu kanlı manzara karşısında, elem duymuş insanlardanız. İnsanların, iyi duygulardan yoksun kalınca, hayvanlardan daha vahşî bir yaratık olabileceğini, ibretle seyrettik. Alaca’da 300-şehit, 50-ağır yaralı tespit ettik.”
ERZURUM OVA KÖYLERİNDE:
Erzurum’dan çekilirken Ermeniler, çokta tedirgin değiller ki, giderayak aşağıdaki olayları yapmışlar: Ova köylerinde kızlara tecavüz etmiş, bir kısmını da alıp götürmüşler.
-Batı tarafında: (Karabekir ordusunun geldiği tarafta) Gez köyünün insanlarını katledip köylerini ateşe vermişler.
-Güney tarafında: (Deli Halit ve Dadaş Rüştü’nün çatıştığı bu bölgede en az katliam var.) Haydari Boğazının: Konaklı köyünde Salih Ağa ve Derviş Beyin evlerine Ermeniler Türkleri doldurduktan sonra bombalamış sonra da ateşe verilmiştir. Sakalıkesik, Özbek, Dutcu ve Börekli(Mahanda) gibi köyler yakılmış, Tepeköy’de Topçu Alayının olduğu yerde Ermeniler herkesi öldürmüş köyü de yakmışlar. Tuzcu köyü camisine civar köylerden getirdiklerini de doldurarak bombalamış ve yakmışlardır. Tekederesi köyünde Ermeniler kadın-erkek 80 kişiyi Musagilin Hasan’ın evi ile komşu eve doldurup bombalamış ve yakmışlardır.
-Doğu tarafında: (Antranik’in Hasankale katliamına gittiği yol) Nene Hatun(Sivişli) köyü ve Uzunahmet dereleri Erzurum halkıyla doldurulmuştu. Durum çok acı, elem verici ve iğrençti, insanlar üzerine yaylım ateşi yaptıktan sonra süngülenmişler.
-Kuzey tarafında: (Ermenilerin kaçtığı anlatılan güzergah) Umudum köyünde insanları katledip köyü ateşe vermişler. Yeşilyayla(Arzutu) köyünde 120-Türkü biraraya toplayarak hepsini kesmişler. Dumlu Nahiyesine giderken Soğucak(Soğukçermik) Yolgeçti(Sitavuk) Muratgeldi(Dinarkom) ve Müdirge köylerinde buldukları bütün erkekleri ahırlara ve su kuyularına sokmuş, ondan sonra ot yakarak bütün halkı hem ateşe vermiş hem de mermiyle öldürmüşler. (Öyleki bir tek erkek kalmadığı için kurtuluştan sonra bu köylerde bir yıl boyunca yalnız kadınlar, imam ve muhtar göreviyle hükümete gelip işlerini görmüşlerdi.)
ŞEHİR MERKEZİNDE:
Ermenilerin Ruslara ilk yaptırdıkları savaşta casusuluk yaptıkları iddiasıyla Erzurum’da 11 Türk’ü idam ettirmek oldu. Bunlardan Avukat Ali, Sabri Selimoğlu, Yahya, Veyisefendi Mahalleli Emoç, Kumludere Mahleli Hasan ileri gelen oldukları için öncelikle asıldılar, sonra devamı geldi. Ayrıca halk öncüsü olan birçok kişi toplatılıp Rusya içlerine sürüldü. Ardından merkez ve köylerde bulunan gözü pek kimseler öldürülerek halk sindirilmiştir. Ermeniler Erzurum’daki evlerde silah olduğu, bunların toplanması bahanesiyle, girdikleri evlerde ziynet eşyaları yağmaladılar.
Ruslar; Erzurum’daki komutanlığa Ermeni Taşnak Komitesi üyesi Antranik’i ve Dr. Azeryev’i tayin etmişlerdi. Katliam için yetiştirilmiş 600 küsür ermeni komiteci asker getirdiler. Ermeniler çarşı ve mahallelerin belli noktalarına 100-er sandık cephane koymuş, dakika boş geçmeyerek her tarafta silahla havaya ateş ediliyor, halkın maneviyatı kırılıyordu. Bu hal geceli gündüzlü devam ediyor korkudan kimse evinden dışarı çıkmıyordu, hatta çıkanlar vuruluyordu. Evin damına bacasına çıkan veya penceresinden bakanları bile atıp vuruyorlardı.
Türklerin; evde eceliyle ölen ya da hastanede ölen yakınlarının, cenazelerini kabristana götürmek için bile dışarı çıkmaya cesareti yoktu. Böyle cenazesi olanlar evinin bahçesine, yoksa havlusuna geçici olarak kazıp koyuyordular. Kurtuluş’tan sonra ancak, Ehmal, Taşmescit, Kadana, Kemhan, Yeğenağa, Mumcu Ulya, Narmanlı mahallelerinde geçici gömülmüş cenazeler tepit edilerek gereği yapılabildi.
Türklerin; evde eceliyle ölen ya da hastanede ölen yakınlarının, cenazelerini kabristana götürmek için bile dışarı çıkmaya cesareti yoktu. Böyle cenazesi olanlar evinin bahçesine, yoksa havlusuna geçici olarak kazıp koyuyordular. Kurtuluş’tan sonra ancak, Ehmal, Taşmescit, Kadana, Kemhan, Yeğenağa, Mumcu Ulya, Narmanlı mahallelerinde geçici gömülmüş cenazeler tepit edilerek gereği yapılabildi.
Erzurum Garnizonunda bulunan Ermeni askerler hanelere taarruza başladı. Yağma katliam tecavüz... Sokaklarda kapılar kurşunlandı, biçarelere mitralyözler atılmağa başlandı. Aynı gece halkın maneviyatı kayboldu, cephanelere hücum etmek yerine, evlerinin karanlık yerlerinde çukurlar eşip kuyulara saklanmağa başladılar. Pazaryerleri yağmalandı, mahalle ve sokaklarda evlerin kapıları zorla kırıldı, halktan cebren alınan para ve kıymetli eşyanın haddi hesabı yoktu. Herkes varını verip canını, namusunu kurtarmak istiyordu ama yine de diğerleriyle aynı muameleyi görüyordu. Masum halk bir şekilde şehir dışına öldürmeğe götürülüyor. Şehirde tecavüz edilmeyen 200-kadın kalmış diyorlar... Bütün memleket ölümle pençeleşiyordu.
Taşmağazalar’da; bir erkek, bir kadın ve üç çocuğuyla kol kola takılarak bir mağazanın penceresinden boğazlarından asılmıştı.
İstanbul Kapısı'nın; sağ tarafına bir erkek, sol tarafına da bir kadın, kapının taş gövdelerine büyük çivi ile boğazlarından çakılmış, karınları yarılmış idi.
Gürcükapısı camii; duvarında 12 yaşında bir kız çocuğu kulaklarından duvara çiviyle çakılmış idi. Kongre Caddesi Hacı Ahmet Hanı ortasındaki büyük direğe 5 yaşında bir çocuğu kollarından astmışlar, çocuk bağıra bağıra ölmüş. Hacı Ahmet Hanında polis heyeti 1.373- Türkün cesedini çıkardı, (94- kadın ve çocuk) kafalarına balta ile vurulmuş yüzleri tanınmıyor.
Erzurum Tren İstasyonu:
Erzurum halkı grup grup toplanarak istasyona götürülmüş, karın tren yollarını kapattığı için karın kürünmesi bahanesiyle, katledilmek üzere muhtelif istasyonlara sevk edilmişlerdi. En son işlem Erzurum Tren İstasyonunda uygulanmış: İstasyon binası içerisinde katledilmiş o kadar Türk var ki sanki mezarlıktan ölüler dışarı fırlamış gibi… Cenazeler arasından geçerek feci duruma gözlerimizle şahit olduk.
Mahallebaşı Semti:
Ermeniler; yol yapımı bahanesiyle çarşı pazarda dolaşan bilhassa eli silah tutanları olmak üzere çocuk ihtiyar kadında kabul etmek üzere topluyorlar. Karskapı’da içtima yapılıyor, üzerlerindeki kıymetli eşyaları alındıktan sonra Karskapı’da önceden açılmış olan çukurlara dolduruluyor. Şehirdekileri ise sonra gelip katletmişler. Karskapı dışında 250-adet ceset toplandı bunların balta ve süngü kullanarak ciğerleri çıkarılmış, gözlerine sivri kazık sokulmuş...
Mahallebaşı'ndan Sabunhane'ye masum halkı götürüp boğazlıyor şişliyor ve baltalıyorlardı. Mahallebaşı'nda kapalı bir dükkanın kepenkleri üzerine üç erkek ve dört kadın ve bir oğlan çocuğu ellerinin ortasından kalın çiviyle dükkana çakılarak, karınlarını hançerle yarmışlardı. Yeğenağa Mahlesinde Şeyh Ahmet Efendi'nin hanesinde 450 kişilik halka ateş verilmiş ve kapı pencerelerine mermiler ve bombalar atılarak bina uçurulmuş içindekiler yangın ve toprak altında kaldı.
EZİRMİKLİ OSMAN AĞA ve MÜRSEL EFENDİ KONAKLARI:
Sadrettin İbrahimhakkıoğlu Gözlemi/13 Mart 1918: Dervişağa Mahlesinin Tahtacılar Caddesinde Ezirmikli Hacı Osman Ağanın evi ve karşısında Mürsel Efendinin konağı. Üst kısımları yanmış, altı harap içerde koca bir delik, yüzlerce Türk benzinle yakılmış... Ermeniler her iki konağı da hapishane olarak kullanmışlar. Türk Ordusu’nun şehre yaklaştığını haber alınca, 270-Türk’ü boğarak ve ateşe vererek öldürmüşler…
Salih Penekli Gözlemi/1975: “Ezirmikliler Konağı: Dervişağa da Hınıs Otobüslerinin terminali olarak kullanıldığı yer. Bu konağın haşmetli bir kapısı vardı. Ermeniler, buraya insanları doldurup külliyen yakmış olduğu söylenirdi. Kapı ve duvarları insanların yakılmasından olsa gerek, parlak bir siyahlığa sahipti, zulmün canlı bir fotoğrafı gibiydi. Yanıkdere gibi burasıda müzeleşmesi gerekirken, bu kalıntılar yıkıldı, yoksa bu izleri ortadan kaldıranlar dığamıydı?”
Gölbaşı Semti:
Sögütlü Çarşı'da çeşmenin karşısındaki dükkanda öldürülen iki kişiyi, parça parça ederek bir kazan içerisinde kavurma yaparak tenekelere doldurmuş, Yeğenağa Mahlesinde mütekait Ferid Bey'in evine götürerek: “güzel satlık kavurma var satıyoruz alın, biz sonra gelir parasını alırız.” diyerek içeriye tenekeleri atarak gitmişlerdi. Kavak Mahlesinde muhtelif evlere götürüp masum halkı boğazlıyor, şişliyor ve baltalıyorlardı. Bir hamama, 270-kişiyi soyup doldurmuşlar, 100-kişi kaçabilmiş…
Kavak Kapısı İstasyon Köprüsü:(Sanayi semtine giderken) Ruslar, vaktiyle istasyon malzemesi ve erzak konulması için bin kadar tahta barakalar yapmıştılar. (1970-80 kömür tevzi yeriydi. SP) Evlerin kapılarını çalıp erkekleri dışarı çıkarıyorlar, “ameleye ihtiyaç var parasıyla gelin çalışın” diye aldatılıyor veya zorlayarak götürüyor. Erkeğimiz yok diye efkar eden kadınları saçlarından tutup onlarıda götürüyorlar. Çocuklar, babaları istasyonda çalışmaktan gelecek diye şehrin her tarafında atılan silah seslerinden feryat içinde titreşiyorlardı. bu barakalarda. erkek ve kadınların, hançerle bağırsaklarını döküyor, kafalarından baltalar ile yaralıyor, eziyor, barakalarda mitralyoz ile bağırta bağırta öldürüldüler Diğer taraftan küme küme insanları Kazan Deresi'ne götürüp boğazlıyor, şişliyor, ve baltalıyorlardı.
Yanıkdere Vadisi:
Rus ordusu Erzurum’dan çekildiği zamanlarda Ermeni komutan Antranik, Erzurum ahalisi kalabalık olduğundan çekinir ve rahat katliam yapabilmek için bir formül bulur. Türk ahaliye iş teklifi yapar: Şehrin yürüyerek yarım saat mesafesindeki Yanık Vadisi’nde demiryoluna biriken karların temizletileceği bahanesi ile şehirden topladığı yaşlı ve çocukları elleri bağlı olduğu halde yirmişer kişilik guruplar halinde vagonlara doldurulup götürülürler. Tren Yanıkdere Köprüsüne gelince, elleri birbirine bağlı insanlar silah zoruyla ve kafalarına baltalarla vurularak dereye itilir. Kopan feryatların duyulmaması için ise, tren sürekli düdük çalmaktadır. Vagonlar boşaltıldıkça tekrar doldurulur. Ve bu hunharca cinayetler sabaha kadar tekrarlanır durur. Ermeni caniler, ellerindeki tüfek ve el bombaları ilede dereye döktükleri insanlara ateş yağdırmaktadır... Hergün 200-300 kişiyi götürerek orada imha ederler. Önceden hazırlanmış olan hendeklere katlettikleri Türklerin cesetlerini istif eder, üzerlerini örterler. Bu işlemler tam 20 gün sürmüş.
KATLİAM NOKTASINA GÖRE BİLANÇO:
Yanıkdere’de 3.000- kişi,
Kongre Caddesi Hacı Ahmet Han’da 1.373- kişi
Ezirmikli Osman Ağa ve Mürsel Paşa konaklarında 1.200 kişi,
Gürcükapısı, Tebrîzkapısı, Erzincankapısı Mahallebaşı:3.845-kişi
Tüm Erzurum coğraysanıda öldürülenler 80.000’den fazla idi.
Kazım Karabekir Paşa, 12 Mart sabahını şöyle dile getiriyordu:
"Erzurum’da manzara insanlıktan nefret ettiriyor. Şehrin içi ve dışı al kanlar içinde cesetler ile doluydu, çocuk, kadın ve yaşlılar kanlar içinde yatıyordu. Yaralı halde olanlar oldukları yerde inliyorlar… Binlerce insan sokaklara döküldü. Ana evladını, bacı kardaşını, çocuk babasını, baba oğlunu gözyaşlarıyla saçını başını yolarak arıyor, aradıkları ise yerlerde kanlar içinde süngülenmiş yakılmış ya da süngülenmiş halde buluyor. Bulduğuna da; “Ah gardaşım, oy babam, vay anam… diye ölüsünün başında ağıt yakarak ağlıyor. Kadın ve kızlara her türlü kötülük yaptıktan sonra, karınları deşilmiş, ciğerleri çıkarılmış, saçlarından asılmış… Birçok sokakta hiç hayat yok, canlılıktan bir iz bile kalmamıştı. karşılıklı binalara insanları doldurup yakmışlar. Bazı yerleri Kasaphane yapmışlar.” Karabekir vaziyet ile ilgili her rapor alışında, gözyaşlarını tutamıyordu. Hükümet Binası yakılıp yıkılmış sadece simsiyah 4 duvarı kalmış, Kolordu Binaları, Süvari Kışlası tamamen yakılmış. Camileri ambar olarak kullandıkları için yakıp yıkmamışlar. Lala Paşa Camisi lime lime edilmiş.
Sadrettin İbrahimhakkıoğlu’nun Kurtuluştan 1 gün sonraki Gözlemi: Şehre geldiğimizde binalardan duman çıkıyor, bazı evlerden ölülerimizin kokuları geliyordu. Büyük konaklar, hanlar, okullar insanla doldurulup üzerlerine ateş edilmiş, süngülenmişler ve sağ kalanlar vardır diye de üzerlerine gaz dökülerek yakılmışlar.
Kurtuluş sonrası Polis Müdürü H.Mustafa Kantarcıoğlu Anlatıyor:
“Görevim gereği, 185 fahri gönüllü polis kadrosu oluşturdum, şehitlerimizin cenazelerini muhtelif sokaklardan toplattırdım. Maksut Efendi Mezarlığı'nın şimalinde büyük kabristanlar kazdırarak şehitlerimizi defin ederken, diğer yandan şehrin temizlik asayişini sağlandı. Günlerce ceset toplama işi sürdü, bunların ancak onda biri kefin ile defnedilebildi diğerleri kanlı elbiseleri ile gömüldü. Ermeniler, Türklerin birçoğunu balta ile kafalarına vurup yüzü tanınmayacak şekilde katlettiği için kimlik tespiti zor oldu. Şehidin elbisesinin parçasından, çamaşırından, erkek ise anası ya da karısının dokuduğu çorabı giymesinden ya da çamaşır vesairesinden tanımaya çalışıyorduk.”
Resmen Erzurum şehrinde katledilen Türk 9.562-kişi. 2.127-kişisi erkek.
İlçe ve köylerinde katledilen Türk bunun iki katı,
Balta, süngü ve kurşun yarası alıp ta, cesetlerin arasından;
Yaralı çıkartılan 212-kişi, bunların 44- ü kadın.
Erzurum’da Ermeni katliamının faturası: 25.000-ölü
HASANKALE (Pasinler) İlçesinde:
13 Mart 1918-Girdik: Erzurum-Hasankale yol boyu köylerde hayat yok. Erzurum’dan çekilen Ermeniler Pasinler de katliam yapmaktan çekinmemiş, Hasankale’yi külliyen harap etmişler. Türk askeri kavuştuğu zaman alevler içinde yanan, acı acı feryat eden kedi köpekler sokaklarda katledilmiş çocuk ve kadınlardan başka bir şey bulamamış. Türk askeri taklidi yapılarak ezan okunmuş; sağ kalan varsa ortaya çıksın da katledelim diye. Bu taktik Hasankale’den Sarıkamış’a kadar yol güzergahındaki köylerde dahil harfiyen uygulanmış. Pasinler’in kızlarını Ermeniler Rus kazaklarına peşkeş çekmişler. Hasankale’de güzel bir kızın cinsel organına kocaman bir kazık çakmışlar, yolda öylece duruyor, A.R.Altınay derki, tutup yoldan kenara aldık. Harabelerden 100-ağır yaralı, alınıp hastanelere taşındı İlçenin katliam bilançosu: 1.500-Türk. Serçeboğazı ve Alvar köylerinde yakaladıklarını sadist bir zevkle öldürüp parçalamışlar. Esendere(Badicivan) köyünde 200-ağır yaralı, alınıp hastanelere taşındı. A. Refik ALTINAY Gözlemi/Mayıs 1918:savaş sonrası şehre gelen yabancı gazetecilere eşlik ederken yapılan tespitler.
HORASAN İlçesinde:
16 Mart 1918-Girdik: Horasan İstasyonunda, Erzurum’da olduğu gibi, çalıştırma bahanesiyle Türkleri götürüp istasyona doldurmuş yakmışlar. Velibaba, Yağmur ve Tahir köylerini yaktılar, Yeşildere(Alakilise) köyünden 18-kişi ekim biçim bahanesiyle Sırbasan Boğazında ormanda ağaca bağlayarak öldürmüşler. Horasan’ın doğusu; Karakilise Azat, Miçkert köyleri ile Ağrı’nın Tutak ilçesinin doğusunda yani, cephe gerisi köylerde Türk kızlarından kerhane yaptılar. A. Refik ALTINAY Gözlemi/Mayıs 1918:savaş sonrası şehre gelen yabancı gazetecilere eşlik ederken.
KÖPRÜKÖY İlçesinde:
Hınıs’tan gelen Ermeniler 80- haneyi yağmalamışlar. Emre (Emrekom), ve diğer köylerinde yakaladıklarını sadist bir zevkle öldürüp parçalamışlar. Köprüköyden 85- ağır yaralı, harabelerden alınıp hastanelere taşındı. A. Refik ALTINAY Gözlemi/Mayıs 1918:savaş sonrası şehre gelen yabancı gazetecilere eşlik ederken.
HINIS İlçesinde:
“Bir köy evine girdik, başları kapalı, ağızları yaşmaklı olduğu halde, 40-kadar kadın hiç kımıldamadan oturuyordu. Anne, bacı neden konuşmuyorsunuz, dedik hiç ses çıkarmadılar. Eşarplarını açıp baktığımızda hepsi ölmüştü, yerden kaldırmak istediğimizde ise, kazıklara çakılmış olduklarını gördük.” Köylerde 500-kişiye yakın insan, çocuk ve kadın camiye doldurulup diri diri yakılmışlardır” A. Refik ALTINAY Gözlemi/Mayıs 1918:savaş sonrası şehre gelen yabancı gazetecilere eşlik ederken.
KARAYAZI İlçesinde:
Mescitli köyünde 30-kadar genci kollarından ve ayaklarından halkavari birbirlerine bağlayıp sonra gözleri açık olduğu halde orta yerde yaktıkları ateşin alevleri arasında bağırtarak öldürmüşlerdir. Aynı şekilde kollarından ve bacaklarından birbirlerine bağladıkları birçok kimseleri acı işkencelerle öldürmüşlerdir.
Aşağı Söylemez’in Hanik komunda; 70- kadar kadın ve erkeği bir ahıra doldurduktan sonra, ahırlıklarına bağlı hayvanları başıboş hale getirmişlerdir. Bu başıboş hayvanlardan bir camış(manda)’ın sırtına bir yorgan koyup, Mirza adlı vatandaşımızı bindirerek sıkı sıkı bağlamışlardır. Sonra başından aşağı gaz dökerek ateşe vermişlerdir. Yanmaya başlayan Mirza’nın çığlıkları ve tutuşan yorganın alevleri içerisinde deliren mandanın her şeyi altüst etmesi ve yanmaya başlayan diğer hayvanlar tarafından çiğnenip ezilen insanların hep birlikte yanıp kül olmaları sağlanmıştır. Direklerin dahi tutuşup damın çökmesi ile ahır, bir benzeri dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş işkencelerin kurbanı olan insanlarla hayvanların ortak mezarı haline getirilmiştir. A.Refik ALTINAY Gözlemi/Mayıs 1918:savaş sonrası şehre gelen yabancı gazetecilere eşlik ederken.
TEKMAN İlçesinde:
Hacıömer köyünde, erkeklerden başka kadınları da kurşuna dizmişler. A.Refik ALTINAY Gözlemi/Mayıs 1918:savaş sonrası şehre gelen yabancı gazetecilere eşlik ederken.
ÇAT İlçesinde:
Babaderesi köyünde ermeniler, 20-kişyi öldürmüş, Oyuklu ve Parmaksız köylerinden ellerine geçirdikleri 60- kişiyi bir derede öldürmüşler. A.Refik ALTINAY Gözlemi/Mayıs 1918:savaş sonrası şehre gelen yabancı gazetecilere eşlik ederken.
Erzurum’un kuzey ilçelerinde katliam başlamadan önce;
Tiflis’ten Amerikalı bir Miralay ve İngiliz Yüzbaşı şubat ayında,
Olur, Şenkaya, bölgelerine iner, halka güvence verir, halk silahı bırakır.
Kısa süre sonra Ermeniler saldırıya başlar.
(Amerikalı İngiliz görüntüsü istihbari taktik olsa gerek,
yine bir Ermeni ve Rus olması muhtemeldir. SP)
OLUR İlçesinde:
Katliam yapılan köyler; Kaban, Köprübaşı, Aşağıİdrak, Yukarı ve AşağıKızılköy, Filizköy(Keleşot), Çevrekavak(Menhek), Beğendik(Pırtanos), Ekinlik(Oğdadap), Hanımköy, Yıldızkaya(Necerek), Coşkunlar(Eğrikilise), Yukarı ve aşağı Karacasu(Panaskirt)… Türk ordusu gelinceye kadar 3.000-Türk katledildi, kimisi top ateşi ile kimisi kurşuna dizilerek kimisi balta ile... A.Refik ALTINAY Gözlemi/Mayıs 1918:savaş sonrası şehre gelen yabancı gazetecilere eşlik ederken.
ŞENKAYA İlçesinde:
Alay komutanı (Kasap Paşa)Mazmanof ve Mirmanof ile Çeteci Sivaslı Murat’ın yaptıkları: Gaziler(Bardız) ve Aksar(Kosor) nahiyeleri ile bağlı 38-köyün tamamının yağmalanması sonucu 26.400 koyun, 19.250 sığır, 590 at, 60.200 lira nakid para, 218.300 liralık eşya ve 300.000 pot zahirenin yağmalandığı, 500-kişiden fazla insanın perakende şekilde katledildiği tespit edilmiştir. Timurkışla, Kürkçü, Evbakan(Pertevan), Güreşken, Şenpınar(Zakim), Kaynak(Çermik), Gezenek(Posik), Örnekköy(Vanek), Teketaş(Pertos) Aktaş(Vartanay), Köşk, Balkaya, Ormanlı(Ersinek), köylerinde 1.000-kişi katledilmiş, 150 hane tahrip gasp edilmiş. Sekürek(Zagerek), köyünün erkekleri tamamen katledilip, kadınlarına tecavüz edildiği, eşya ve hayvanlarına el konulmuş. Penek Karakilise’nin kuzeyindeki Maymak Dağının kuzeydoğusunda Dereçiçek bölgesinde Türk köylerine saldırdılar. Allahuekber dağı civarı Ayı deresinde muhacir olan 80-kişiyi parçalamışlar. 125-kız ve erkek çocuk feci şekilde katledilmiş, birçok kadın kıza tecavüz edildikten sonra caniyane şekilde öldürülmüş, 30-genç güzel kızı yanlarında götürmüşler. Toptaş, Kelbkor, Lavustan köylerini yakılarak 600-kişi katledildi. Türkiye'ye iltica etmek isteyen Kağızman eşrafından Bahri Bey ve 200-arkadaşını kurşuna dizdiler. A.Refik ALTINAY Gözlemi/Mayıs 1918:savaş sonrası şehre gelen yabancı gazetecilere eşlik ederken.
Alay komutanı (Kasap Paşa)Mazmanof ve Mirmanof ile Çeteci Sivaslı Murat’ın yaptıkları: Gaziler(Bardız) ve Aksar(Kosor) nahiyeleri ile bağlı 38-köyün tamamının yağmalanması sonucu 26.400 koyun, 19.250 sığır, 590 at, 60.200 lira nakid para, 218.300 liralık eşya ve 300.000 pot zahirenin yağmalandığı, 500-kişiden fazla insanın perakende şekilde katledildiği tespit edilmiştir. Timurkışla, Kürkçü, Evbakan(Pertevan), Güreşken, Şenpınar(Zakim), Kaynak(Çermik), Gezenek(Posik), Örnekköy(Vanek), Teketaş(Pertos) Aktaş(Vartanay), Köşk, Balkaya, Ormanlı(Ersinek), köylerinde 1.000-kişi katledilmiş, 150 hane tahrip gasp edilmiş. Sekürek(Zagerek), köyünün erkekleri tamamen katledilip, kadınlarına tecavüz edildiği, eşya ve hayvanlarına el konulmuş. Penek Karakilise’nin kuzeyindeki Maymak Dağının kuzeydoğusunda Dereçiçek bölgesinde Türk köylerine saldırdılar. Allahuekber dağı civarı Ayı deresinde muhacir olan 80-kişiyi parçalamışlar. 125-kız ve erkek çocuk feci şekilde katledilmiş, birçok kadın kıza tecavüz edildikten sonra caniyane şekilde öldürülmüş, 30-genç güzel kızı yanlarında götürmüşler. Toptaş, Kelbkor, Lavustan köylerini yakılarak 600-kişi katledildi. Türkiye'ye iltica etmek isteyen Kağızman eşrafından Bahri Bey ve 200-arkadaşını kurşuna dizdiler. A.Refik ALTINAY Gözlemi/Mayıs 1918:savaş sonrası şehre gelen yabancı gazetecilere eşlik ederken.
OLTU İlçesinde:
Ermeniler bir yıl içinde, kurşun, kama, balta, topa tutmak ve büyük kısmını yakmak sûretiyle katliam yapmış. Oltu livasının Dutlu(Lisbek) nahiyesi, Küsur Nahiyesine bağlı Agidkum, Karkilik, Heybesor, (Şimdi nereye bağlı bu köyleri bulamadım) 500-kişi katledilmiş. Oltu’nun Göle tarafında 150-hane yağmalanmış, feci katliamlar yapılmış. Başka yerlerden kaçıp Oltu’ya doğru gelen 40-arabalı muhacir kafilesi, Nigek Köyü önünde top ve makinalılar ile imha edildi. Ağundır, Mişah köyleriyle Göle'ye bağlı 6- köyün erkeklerinin tamamen katledilip, kadınlarına tecavüz edildiği, eşya ve hayvanlarına el konulduğu. Çamlıca köyü halkını, köy deresi karşısına düşen Ambartaş mevkiinde Ruslardan kalma binalara doldurarak yakmışlardır. A.Refik ALTINAY Gözlemi/Mayıs 1918:savaş sonrası şehre gelen yabancı gazetecilere eşlik ederken.
TORTUM İlçesinde:
64-köyünü yakarak 3.700-Türkünü şehit ettiler, ermeni zulmünden kaçabilen öksüz çocuklarla kimsesiz kadınlardan 400-kadarı ilçedeki hayır müesseselerinde ve 200-kadarı ise ilçeden geçimlerinin sağlandığı tespit edildi. A.Refik ALTINAY Gözlemi/Mayıs 1918:savaş sonrası şehre gelen yabancı gazetecilere eşlik ederken.
NARMAN İlçesinde:
17 Mart 1918-Girdik: Kışla binası’ nı insan doldurup ateşe vermişler… Öküz arabasına insanları yükledikten sonra bağlayıp öldürmüşler… Narman sokaklarında köpekler, ölmüş insan eti yemekten yamyamlaşmış… .Refik ALTINAY Gözlemi/Mayıs 1918:savaş sonrası şehre gelen yabancı gazetecilere eşlik ederken.
3. Ordu Komutanı Vehip Paşa’dan, Başkomutanlık Makamına:
“Erzurumda Ermeniler tarafından uygulanan katliam, engizisyon zulümlerine rahmet okutacak düzeyde... Tarih bu katliamların henüz bir benzerini kaydetmemiştir”
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++DİKKAT: Bütün yazılarımda;coğrafi sıralama bildik göreceli kavramlara göre değil, turistik güzergah gözetilerek sıralama yapılmıştır. (Yukarıda Erzurum şehrine batıdan girilmiş -köy ilçe gözeterek- doğudan çıkılıp, güneye inilip kuzeye çıkıldığı gibi... S.P.)
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
2-KATLİAMI YAŞAYANLAR:
1-)ERZURUM Merkez / TEPE Köy
Fırak ŞAHİN (65) ‘Ermeni Gırmasi’
Atmışbeş yaşında (1317) doğumliyam, ben oğul Erzürümliyam ama benim binam amburda Tepeköv vardır, köv dediğım buraya bir sahat çekir. Urus geldi ben çocuğudum, ahlım kesirdi, mevsim gışidi, anamgil gapiyi bacayi küsgüledi. Anam ikide bir diyir bene ola gel içeri… Ben uşağam dinnemedim galdım dişarda. Anam içerden gine bağırir gelim diye, ben gine getmedim galdım bacada.
Bahdım bir elinde parhaç bir urus, kövün içi ambele doldi urusnen. Elinde parhaç olana dedim ki: ‘Gardaş…’ Diyir bene ki: ‘İştoy İştoy?’ Bülmirem ne? O sıra ben ne bülim urusça. ‘Dedim ne?’ O da dedi ki: ‘Kuda yani oda kuda? Su nerede?’ urusça diyir: ‘Oda kuda?’ annadımki su, dedim gel burya… Neyse aldım götürdüm çeşmiye, çeşmede bu parhaci yıhadi suyuni doldurdi ondan sora beni az rabiteli sevdi çıhardi bene ele şeker verdi ki bu goynumi goltuğumi şeker doldurdum, ordan geldim bizim evin gapısini döydüm. Anam kapiyi aşmir, bura ana sen bülürsen aç. Yoh aşmirem boşlamişem annadın mi? Şekerleri geddim anama verdim, bize gapıyi aşdi içeri aldi, ‘olan oğul bu ne dedi? Dedım ana valla urusi suya götürdüm bene şeker verdi. Anam da dediki: ‘Gavur oğli gavur sen ne geldin ondan sora ne tez urusi suya götürdün? Der demez bene bir dayah bir dayah… Ondan sora gine gapiyi bacayi küsgüledi.
Urus, yatan tavuğa kışo demedi, gaş sene galdi ki ikibuçuh sene mi? Heç gatiyen ele süd alırdi ele yoğurd alırdi, tavug alırdi parasıni verirdi. Soradan urusun içi bozuldi, bolşeviginen gazağa: ‘Gel ha gel…’ dedi ağa ondan sora çekildiler bunar. Ambu gördüğün Araplar Düzi eleyidi ki; taya, makine uni, ele zahra, dersen ayu iyerli dağ kibi. Oni ele bırahdi, topi tüfengi bırahdi, bütün cephanayi mephanayi bırahdi geddi. Dediler ki: ‘Gelin topi tüfengi size teslim edah, urus geddihtan sora bizimkiler almadi.
Ağa ermeniler daha getmemişdi başladılar Türki gırmiya, tükün anasi öle, urusun altından çıhmış, piçaği yoh, topi yoh, silahi yoh… Hebet biz… şindi bir tahım çahallar diyir ki: ‘Bir tene ermeni on tene Türki götürir de vurir…’ canım silaha garşi ney edecah aordan şindi biri beşliyi doldursa, aorda dursa ney edecahsız burada?’ ermeni götürdi gırdi bir tahımlarıni, gırılmiyannar gaşdılar o yani bu yani, kövümüze de geldi Ermeniler, gece geldi şennigi ergişiyi merege doldurdular, kelimeyi şahadet getiriler, top yoh tüfeh yoh, ermeninin iki tabur esgeri vardi kövde, zaten billuhmacıh köv, ergişileri yuharda vurdular, merehde yandıh, sabahdan oldi böyüh bir merek vardi otunan doliydi, içini gari çoluh çocuh doldurdi bacadan bumba addiler, yaylım ateş oldi, peşinden gapileri kitlediler, otlara gazyaği verdi yahdiler. Yan babam yan…
Ermeniler ergişileri topliyanda ben ellerine geşmemişdim, esgetehleri topliyan da ellerine geşdim annadın mi? Kafirler bumbayi addıhlarinda ben anamın yanından gaşdım. Anam dedi:’Oğul nere gidirsen?’ dedim: ‘Ana bizi merege sohdular yahacahlar burada.’ Anam dedi: ‘Oğul gözümün önünden gaybolma…’ Dedim: ‘Ano degirman çarhi varya ben onun üstünde oturacağam gözüm sizde…’ Ben geddim oturmamınnan: ‘Gümmp’ etmesiynen dersen beni üç adam aldi yere vurdular. Ambele yeşil buçuh kimin bacadan ateş ahir, iki bumba daha gulahlarım duydi, bir bumbayi duymadi: ele ayıldım ki ne ayılim mereh yanir, o degirman çarhının dibine yendim elim yanir, ellerimi ufalirem üzüm yanir, üzümi ufalirem. Gağiyi geri döndüm ki gapi bile közlenmiş, gapiyi çehdim bahdım bir havli girdim içine büküldüm buyanni geldim ahura ki; Atmış tene mal, eger inek eger mozik eger kozik, hepsi gabda gerilmiş tütünden bunalmış ölmüşler.
Arısdağın arasına girdim, üş gün galdım, dördüncü güni bizim esger geldi, onnari şemsisiperlerinden tanıdım bizim kövli bir Paşa beg vardır, oni esgerlerin arasında görende goşdum sarıldım ağladım. Köve girdih; Paşa Begin tevlügati ketledilmiş. Bizim eve geddim, bizim merkep gaş gün aj susuz galmış sa hayvanın gözleri beynine yenmiş tandıra düşmüş, çığarddım oni, bir geçimiz vardi ayaği gırılmış, babamın kitapları doli sandıği devrülmüş, gapiyi zırzaladım bizim esgere garışdım geddıh.. Dutçi Pungarına, oğadden daldırmışam ki esgerden önde gidirem. Ermeni de garşi ateş edir, nerden edir, nere gidir, bizim esgerin burni ganamir, vur Allah vur… Dutçi Pungarında beni bir Yüzbaşi ele döydi ki ağzım burnum alaganda galdi. ‘Yav bu ahli yok esgerden önce gidir geberecah…’ diye. Geldım ele hay hayda amburda garadaş vardır bizim esger maşallah yahaladi girdi ermeniye bayh! bayh! bayh! … ey hetirimdedir… Ben geldim bele vurdum Erzincan Gapısına, gulluhdan oyanniya Gavurboğana (Mahalle) dayımgile geddim.
Evin gapısini çaliram:
-Dayi Dayi aş gapiyi dayi! Aşmir:
-Dayi aş ben Firağam aş! Diyir ki bene:
-Ola oğul neyin nesi? Dedim:
-Dayi aç gapiyi esger geldi, gortma!
Gapiyi aşdi, bahdiki benem, üsdüm başım yanmış:
-Oğul bu ne hal? Ben de dedim ki:
-Dayi yandıh, anam manam yandi!...
Bende ahıl yoh çünküm, oynatmışam ahli… Dayım getirdi üsdini başıni verdi, çaketinen teze zığva verdi, pantol verdi, dayımın yanında durmadım, vurdum geddim, dayıma dedim ki:
-Ben köve gidirem.
Ahlım yoh, kövden geldim gine köve gidirem, Erzürüme bir sahat çekir, geldim gulluha, amburda Dere Mehlesinin gulluği, orada cefhana, tüfenk dağılir, dedim gendi gendime: ‘Ula bi tene de biz alah’ girdim şennigin ortasına, bir yağli tüfenk aldım, gayışi mayişi yoh, atdım bele çoban degenegi kimin umuzuma, yallah köve geddim… Köve geddim ki ne gidim; kövi de dersimin kürdi talir. Benim tüfengimi de aldılar, oğerdden vurdular ki bene, tüfengimi vermirem diye, bu bilehlerim gap gara oldi, tüfengimi aldılar kövi de talan eddiler. Ahanda dünya işşığına çıhdım elhamdülillah… Dediğim eve geldim haşamüzür, sıpayi da eşşegi de gaçiyi de yemişler ahan, babamın kitaplarıni da götürmüşler ahan, pahırımi çarıhımi götürmüşler ahan, bir gat yatah elime geşdi işde ele oturirih, ahan bu sahat bu sahat, degge bu degge.
Geddim Ermeni herbine, ben 321’liyem anadın mi? Hep şehid oldular yandılar… Anam vardi, babam iki bacım onnar hep şehid oldi, onnari yahdılar, neyse adan gurbandurum mesele beleyiken bele…
------------------------------------------------------------------------------
2-)ERZURUM Merkez/KÜMBET Köyü
Yusuf ŞEKER(72) ‘Ermeni Gırmasi’
Ben hekaye bülmem, ermenilern elinden çehdiğimi, esir olduğumi dersisse söylerem. İgirmi üş senedir Erzürümde şeherde oturirem. Ermeni geldi ben on yeddi yaşındayıdım annadim sene efendi:
Urus geldi, eymeg aldıh garşi geddih. Gamandarlari söyledi ki: ‘Bu nedir?’ Dedih ki: ‘Bu eymek size getirirh ki bize bişey demiyesiz! Onnarın ermeniden dilmaçlari var tercüme edir bizi annaşdirir. Dedi ki: ‘Hoş bulduh he, gortmayın bişe olmaz size…’ Gel zaman get zaman bizi topladi esir götürdiler Sarıkamış’a, çocuğuz mayane eddiler, dediler ki bunar uşah burahah memleketlerine getsinner ama caydılar. Urus Mamahatun tercan’a dayanmışdi.
Biz yediyüz sehsen gişi gidirih, gazma küreginnen bizi dögiller, süngi saplillar, ortada giden sağ galir, kenarda geride galani süngiyinen yaralillar, bu tevür geddih gece gündüz, dişarda bir metire garda gideriken üsdi açıh yatirih üşirih, o vahit caket yoğudi çuha vardi siz görmediz, çuhalarımizi alillar galdıh bele donirih.
Amin. Sarigamışa getdıh galdıh… Sabahdan sabaha geliller: ‘Haydenen çıhın!’ Nere gideciyih? Pablot… yahu Padlot… Ne anirıh ki? Ermeniler bize annadir diyirler, gidecahsız biz de gidirıh…
Bizim cendehleri –canım çıhsın- yaralılarımızi şehitlerimizi götüririh… Dutarıh şindi bunarın ayaği, gucahlirih atah –da din gardaşımız- bunar bize diyir ki: ‘Hayır. Ya… Bunar it cendegidir, ambele sürühleyin, sürühlemesen süngiyi sohir. Ele onnari götürdüh, 12 gün cendeh daşıddılar. Bir guyi eşmişler böyüh, doldurir verirler torpaği üsdüne. 13’üncü gün ‘Gelin’ dediler. ‘Nere?’ Siz gidecahsız Bakü’nün Nergiz Adasına…
Sevgeddiler getdıh Nergiz Adasının ocaği bata. Denizin ortasi. Yeküni Türk hepsi yessir… Ey ele millet bualdi ki, tifo dutir evlede; ahşama ölir guylirih, ahşam duddiğini; sabağa guylirih… Beş ayda bele çehdıh…
Beş ay sora günde iyne vurillar,şindi dohdorların vurduği ne ki, ambu boyda çuvaldız… günde üç iyne, igirmi yeddi gün eder, demah bizi ancah sağlama çığarddi.
‘Gubangobusa gidecahsız!’ dediler. Orasi Almannara geşdi soradan urus aldi orasi. Geddıh orada üş sene serfiraz galdıh, kimse bişe demir, hüdüdden dışarıi salmirler gezirik şeherleri bilem… ….Ondan sora 70 gişiynen toplandıh gaşdık geldik buralara…
------------------------------------------------------------------------------
3-)ÇAT İlçesi – YAVİ Köyü.
Mehmet DEMİŞLER(67) ‘Ermeni Gırmasi’
Urus 1332’de geldi, 34’de çekeldi, ben o sıra 12 yaşında varıdım, böyühler garşi getdiler, bayrah götürdüler öylerine duz götürdüler. Aldılar yediler millete bişe demediler, içimize geldi ike sene galdılar. Gapiye atlarıni bağladiler, garların üsdünde yatdılar, mameleleri zagonnari guvvetliydi kimseye bişe demediler.
Ermeniler, urus çekelde ki ellerine galdıh, Gece onda Ermeni kövümüze geldi, Oyuklu ile Parmaksız köylerinin helgıni gırmışlar. Ağaköyü gırmasın diye toparlandıh. Yarmağın öterafına Sivriye çıhdıh… Çögennerden buyanni çifde puğarlar deler, dığalar ateş edir, oyuhdan mitralyözi gurdular, bir ke tık tık… Çögenner kövünden bir esgetek havar edir: ‘Müsluman değilsiz! Dığalar gırillar, bacalardan bağıririlar, biz gopduh…’
Tekederesinin degirmanının başına bizim islamlare götüriller, orda onnari guruşuna diziler. Bizim kövün helgi geldi talana düşdi, urusun uni yaği artıh neyi yoh ki! Oy gurban miliyarlar doli… tüfegidi cephanasiydi… Ermeninin ardı sıra Garagayanın üsdinden kelleyi arirıh… Yağmırcığın helgıni gurtardıh, Daşşağıla geldıh, Kevgüri, Tepeköv, Dutçi onara giremirih… Gah Ermeniler bizi aşirir bu terafa, gah biz onnari götirirrih… Bir hafta on gün sürdi, Bekirin oyuğundan eheli ateş edir ama gavuşmir ki gurguşun…
Bir tenesi bağırdi.’ Ağaefendi müjde esger geldi, üjden başım üsdüne, heç ahlımdan çıhmir, bahdım yaylım eddiler taka taka taka dak… Ermenüler büldüler ki esger geldi, bir tahımi kövün içinden çıhdi.
Kevgerenin başi Gapigayaya yayannariynan getdi, Ermenilere ateş etmesiynene geri bütün devrüldüler. Gubatlının eşşek kürtleri bunnari hep gırdılar, hekmet var dedim. Tekederesinin degirmanının başından –gidersen görürsen- bir yer varorasi genişdir , ele orya nasıl çıhirsa bizim toplari Süngereç Kövi tepelerine, oradan nasıl addılarsa Ermenileri geberttiler. O gün oradaki kövlerde galdıh, megemse ermeni nasıl bozulmuşsa ele tam erzürüme getmiş. ..
Şafağ atar atmaz Kiremitlike girdıh, bize atiler, emir vardi şehere girdıh, birgaş dene kilise gapatmışlar, Ulicaminin gapısini gırmış içinden urusnmi ne tüfenklerini almışlar, Gars Gapısına dayandıh, bizim islamlari birbirinin üsdüne goymuş cendeg etmiş düzmüşler. O kövlerin yanmasi bir başga… Herbde eyhmeh yiyemedıh o rehandan o merahdan, gelinneri çarmıha germişler, namuslarıni kirletmişler, mevziye goymuşlar, neler gördüh yarabbim bir daha gösdermiye…
Eger o güni amire bize emir vereydi, heç o Gorucuğa (Korucuk Köyü) geder bir ermeni galmazdi, o herif bizi goymadi, emir yoh dedi, ele o hal ermeni gurtuldi geşdi de geddi, hayıf da yanına galdi….
------------------------------------------------------------------------------
4-) ÇİĞDEMLİ Köyü:
İbrahim Efendi (1888 Doğumlu)
“Dördüncü orduda askerdim. Doğubeyazıt'tan yaya yürüyüşle Erzurum'a yedi günde geldik. Erzurum'da on gün yürüyüşle de Trabzon'a gittik. Burada üç dört gün dinlendikten sonra, bizi gemilere bindirdiler, İstanbul'a çıktık halk kan ağlıyordu, bizi büyük bir törenle karşıladılar; başımıza kurdeleler ve mendiller atıyorlardı. İstanbul'dan Çatalca'ya kadar yürüdük. Oradan da Romanya'nın başkentine geçtik. Romanya'da bir müddet savaştıktan sonra tekrar binbir zorluklar içerisinde Hakkâri'ye döndük. Buradan da yine Doğubeyazıt'a gittik, mevcudumuz 7 bin kişi kadardı. Bu cephede Ruslarla savaştık, Ruslar yedi kolordu ile bize saldırdılar. Topumuz yok, makineli tüfeğimiz az ve cephanemiz yetmiyordu. Beni Erdiz'e gönderdiler ve oradan top getirdim. Topçu kumandanımız Bağdatlı Hasan Bey idi. Onüç sandık mermimiz kalmıştı. Tükenecek diye mermi atamıyorduk. Halbuki Ruslar hesapsız mermi yağdırıyorlardı. Komutanımız Hasan Bey ise «Eğer mermilerimizi bitirirsek topların namlularını bir dereye atarız. Başka çaremiz yok» diyordu. Bu şartlar altında bozulduk ve geri çekilmeye başladık. Günlerce yemek yüzü görmemiştik. Bir ikindi vakti kazanlarla yemek pişirdiler fakat yemeye vaktimiz olmadı, yemekleri yere dökerek silâhbaşı ettik. Doğudan top ve tüfek sesleri geliyordu, meğer birinci Kuva-yı Seferiye bize imdada gelmiş. Biz de gece yürüyüp gündüz pusu kurarak, gelen orduya yetiştik. Düşman çok kalabalıktı, üstün silâhla bize saldırdı. Çok şehit verdik. Bizim ordu bozuldu. Yirmi sekiz gün dağlarda aç kaldık. Karasu'ya yakın bir Ermeni köyüne girdik. Ermeniler kaçmışlardı köyde ne bulduysak yedik. Van'a kadar çekildik. Van Gölü’nün kuzeyini Ruslar almışlardı. 36. fırka da Tatvan'a gelmişti. Buralarda günlerce hatta haftalarca aç kaldık. Üstümüz başımız bit, kir içinde idi. Orada bize sıcak yemek verdiler, adetâ bayram ettik. Kumandan Muş'u Ermenilerin yakıp yıktığını ve halkını öldürdüğünü söyleyerek bizi cebri yürüyüşle Muş'a götürdü. Bağlık bir yerde Ruslarla süngü süngüye geldik. Kıyamet koptu, «ay, of, yandım» sesleri birbirine karıştı. Her iki taraftan da çok sayıda adam öldü. Bu muharebe akşama kadar devam etti. Her taraf cesetlerle doldu. Yerler kıpkırmızı kan oldu. Deşilen bağırsaklardan ve akan kanlardan yerler vıcık vıcık olmuştu. Ayaklarımızı basacak yer yoktu. Şehitleri toplayıp gömmeye başlamıştık ki, posta gelip geri çekilme emrini getirdi. Şehitleri öylece bıraktık. Bu muharebede sadece 14.000- yaralımız vardı. Onların iniltileri yüreklerimizi yakıyordu. Seyyar hastaneler kuruldu. Yaralıları çadırlara taşıdık. Sonra tekrar Ruslarla muharebeye tutuştuk. Biz Rusların önlerini kestiğimizi zannediyorduk. Meğerse çok sayıda Ermeni (aklımda yanlış kalmadıysa altmış bin kişi) bizi arkadan kuşatmış. Böylece iki düşman arasında kaldık. Bizim taburdan başka bütün kuvvetlerimiz de gitmiş. Çeteli Ali Han adlı biri bize yetişti. «Sizi kurbanlık koyun mu verdiler? Ruslar karınca gibi kaynıyor. Durmayıp çabuk çekilin» dedi. Bizim de dörder bağ mermimiz ve bir tek topumuz vardı. Silâh başı ettik, onyedi - onsekiz saat hiç durmadan yürüyerek Muş'a indik. Buradaki kuvvetlerimize yetiştik. Bizi arkadan kuşatan Ermenileri yendik. 9. kolordunun Ağrı (Karaköse)'de harbettiğini haber alıp, yola koyulduk. Yolda posta bize yetişip 9. kolordunun muharebeden kurtulduğunu ve bizim Bitlis'e gitmemiz gerektiğini haber verdi. Bitlis'e hareket ettik. Nemrut Dağı’nın dibinde keşif için gelmiş olan 65- Rus süvarisini esir aldık. Rehvan düzüne çıktık. Burada Şam fırkasının tümü şehit düşmüştü. Ruslar ve Ermeniler kuşatarak hepsini öldürmüşlerdi. Burada üç gün savaştık. Ben esir düştüm. Bir kısmımızı makineli tüfeklerle öldürdüler. Kalanları da açık kamplara koydular. Harp bitene kadar yol yapımında çalıştırdılar. Harp bitince mamleketime döndüm.”
------------------------------------------------------------------------------
5-) Nazmiye ÇELİK: (1895 Doğumlu)
“Birinci Dünya Harbinde Rusların Erzurum'a doğru ilerlediği haberi gelince, halk batıya doğru göçmeye başladı. Biz bu göçlere katılmadık. Ruslar birkaç gün sonra Erzurum ve çevresini işgal ettiler. Artık bizim için, Türk milleti için kara günler başlamıştı. Rus ve Ermeniler köyde kol geziyorlardı. Her an korku ve dehşet içinde idik. Hür olarak gezdiğimiz köyümüzde korkumuzdan gezemez olduk. Hainler, kız, kadın, ihtiyar ve çocuk demeden canlarına kıyıyorlardı. Korkumuzdan dağlara kaçtık muhtardan kadın ve kız istediler, vermeyince işkence ettiler. Dağlarda aç ye perişan olduk tekrar köye döndük temiz elbise giymiyor, yüzümüze is, üzerimize de pislik sürüyorduk. Gün geçtikçe yaşamak bizler için ölüm oluyordu, Ruslar çekilip gittiler bu sefer de Ermenilerin elinde kaldık. Bunlar ev ev dolaşıyor işlerine yarıyan ne varsa alıyorlardı. İhtiyar, kadın ve çocuk kaldığımız için bizi koruyacak kimsemiz yoktu. Ermeniler bizi bir eve topladılar. Köylülerin bir kısmı kaçtı fakat biz kaçamadık. Evi yaktılar. Ben ve birkaç kişi, yangından canımızı kurtarabildik. Diğerleri hep yandılar. Türk ordusu gelip bizleri kurtardı. O günleri yaşamayanlar bilemezler. Türk ordusunu görünce sevincimizden çılgına döndük. Kendimizi onların ayaklarının altına atıyorduk. Çok kara günler yaşadık. Ama çok şükür o günler geride kaldı. Göçenlerin bir kısmı geri dönmediler. Savaşa katılan erkeklerimizden de çoğu şehit olup geri dönmediler. “
------------------------------------------------------------------------------
6-) MAHALLEBAŞI:
Muzaffer HERTEVLİ’nin babası:
“Ailemiz Mahallebaşında oturuyordu, Ermeniler orada oturan Türklere hakaret edip manevi değerlerine küfrediyormuş, buna karşı çıkanlara ise çeşitli işkenceler ediyormuşlar. Babam kaçmış, Türk askeri girdikten sonra gördükleri ise dehşet verici her tarafta Türklerin kafaları kolları bacakları…”
------------------------------------------------------------------------------
7-) MAHALLEBAŞI:
Gülhanım GENÇDOGAN
“Ermeniler Türklere çok sataşıyorlardı, tuttuklarını götürüyorlar, bir daha götürülenlerden haber alınmazdı. Gelinlerimiz, genç kızlarımız yüzlerini isleyip, eski ve yırtık elbiseler giyinerek saklanıyordu. 15 yaşlarındayım o zaman. Evlerimiz duvardan duvara birbirine açılıyordu, bunu tedbir için yapmıştık, duvarlardaki bu irtibat yerlerine kap-kaçak düzerdik belli olmasın diye. Bizim gibi gençlere yaşlı ninelerimiz sahiplik ederdi, dışarı çıkmak istesek koymazlardı. Ermenilerin geldiğini anlayınca hemen bu evden o eve geçer saklanırdık. Tabi evde bir şey bulamayınca da ortalığı birbirine katar, yaşlıları dipçikler hatta öldürürlerdi. Bir gün anam rahatsızdı, canı lahana dolması istemiş. Bende beceremediğimden saklana gizlene elimi yüzümü isleyip yakındaki amcamgile gittim yengem dolma sarsın diye. Yengem dolmayı sarıp bana verdi. Eve geri dönerken bir Ermeniye rastladım Elimdeki lahana sarması dolu güveci alarak yere döktü, üzerine de tükürdü. O sırada dışarı çıkan nenem müdahale edince onu dipçikledi bende o arada kaçtım.”
------------------------------------------------------------------------------
8-) Ali Rıza CENGİZ’in dedesi
Ahmet CENGİZ den:
“Ermeniler Türk askerlerinin geldiğini duyunca çocuk kadın ve yaşlıları (size yemek dağıtacağız) diyerek ahırlara doldurup yakmışlar. Bazı genç kızları ve kadınları çivilere çakıp asmışlar. Görülen manzara mide bulandırıyordu, gelen askerlerin birçoğu dayanamayıp köy dışına çıkıyordu.”
------------------------------------------------------------------------------
9-) Lütfettin CEYLAN’ın babası
Şeref CEYLAN’dan:
“Ailemin bütün fertlerini toplamışlardı, katliam yerine götürürken amcalarım Mehmet ve Şükrü’yü süngüleyerek öldürdüler. Götürdükleri çocukları samanlıkta diri diri duvara çivilediler, dedemin kafasına balta ile vurarak katlettiler, bende katledilen çocukların altında ölü diye saklanmıştım, herkesin öldüğünden emin olmak isteyen Ermeniler ölenleri süngülüyordu, bu esnada iki parmağım süngülerle koptu ağlayamadım, onlar gidince kalktım.”
------------------------------------------------------------------------------
10-) ILICA İlçesi: / Alaca köyünde:
Katliamı Yaşayan Hattat İsmail Usta (Gürcan):
“Ermeni askeri köyümüze geldi Bir hafta boyunca hem köylüyü hemde gelip geçen yabancıları köyde tutsak edip salmadılar. Ondan sonra bütün köylüyü toplayıp, ikişer ikişer ellerinden bağladıktan sonra mereklere doldurdu ve kurşuna dizmeye başladılar. Bu korkunç facia, birkaç binada uygulandı. Benimle annemi elele bağlamışlardı. Kurşunlar anneme değer değmez kendini samanlığa içeri atmasıyla bana kurşun değmemiş oldu. Sonradan ölüleri süngülerken bana da iki süngü darbesi isabet etti.” (Bu köydeki katliamların tek tanığı İsmail Usta, ileriki zamanlarda, 278-kişinin katledildiğini ortaya çıkardı. 12 Eylül’ün Kenan Evren’i de kendisini severdi, Hemşin Pastanesi müdavimi İsmail emiyi Allah rahmet etsin. SP)
------------------------------------------------------------------------------
11-) PASİNLER İlçe Merkezi –
Seyfettin ÖZTÜRK(58)- Ermeni Gırmasi
Hasankale’nin Ağaşindere Mahallesindenem.1334 senesinde gapımızın önünde babamla beni ermeni yahaladi, babamdan para isdedi, babam:’Yoh’ dedi dığa da: ‘Vururum’ dedi, babamda: ‘Vur’ dedi. Münakaşada böyüh babami vurdi düşdi, ben 8 yaşlarındaydım gaşdım. Mürtez efendegilin evün önünde ehdiyar genç çoluh çocuh gari toplamışlar Ermeniler orda gıralar. Bunarın gefilesine garışdım, bahdım beş ermeni bunnari öldürecah… Küçüh bacımın elini dudum topluluğun arasından yenişe döndüm, ermeni silah çatmış di şennig benim peşim sıra çözüldi, ben gaçanda ermeni ateş eddi, garşiden gelen bir gadın vuruldi, benim bacım da vuruldi birez sürühledim götüremedim bırahdım. Ayrancı Şerif’in evin bahcasına addım gendimi. Orda bir araba üsdüligi dayali altına girdim yüzüm gan man ama heş bişe hissetmirem, dedim beni bulur vurular, evin cümle gapısına girdim. Odayi doldurmuşlar cendeg. Garılari bütün orda gırmışlar, o cendeklere oyane buyane etdım bahdım durumuma bacağımda bir yara hemde sol bileğimde… Cendehlerin arasına girdim ehrami çehdim üzerime, uslum geşmiş bayılmışım. Oğaten aşdımki ehrami garannıh gece olduğuni hissettim, da ha da ordan cannanamamişam, ayiliram ki gündüz, gine yüzümi çekirem o ehrami, bir daha ayiliram ki gece, tam üş gün galmışam artıh ajlıh mi tesir eddi susuzluh mi, heş ağri bişe yoh gahdım ki üzerim gerek cendeklerin yani gadınnarın gannari, gerek benim ganım, böle yarıdan aşşaği pağaşlanmeş bele mösmöggem elbisem olmuş. Şimdi bahca gapısından bahiram kimi görsem ermene zanarah içeri gaçiram, halbuke Osmanne esgeri gelmeş, iki günmüş, benim heberim yoh, konşi Sabire Baciyi gördüm annadım…
Rifet efendigilin, Tosigilin Haggi Efendinin gapılarının ögünde kazannarınan yemeh gaynir, gasabanın halgiynen eserler yiyir. Hafdalarnana bişe yediğimiz yoh. Dedem yarali ben yarali, tohdor yoh ilaç yoh, böyüh çelmige geddıh üş gün devam, elimin yarasi eyce garalandi. Erzürüm’e geddıh, Taşmağazalarda bir tohdor elime dediki: Yarase üşümüş gangren olmuşdur, müsaade edersez bilehden kesek. O zaman elbiselere ütüleler yasdıh gibi bişey var ya öle bir yasdığa goydi, tebe benim eleme de goydi orya, demir zemberehleriyle demir kesen şimdikiler kimin, benim elimi kesde, heç ağri hissetmedim, illace vurdi, geri döndüh. Erzürüme üş güne yayan getmişdıh gine üş güne yayan döndüh. Gaplıcalara illaşsız millaşsız onbeş gün geddim eylendi.
------------------------------------------------------------------------------
12-) TIMAR Köyü: Ali YAZICI;
“Birkaç köyün halkını bizim köyde topladılar, yarıdan çoğu çocuktu, köyün en büyük binasına tıkayıp topluca yaktılar, Resmi kayıtlara göre katliam sayısı 550-olduğu yazılı olsa da daha fazla olduğu söylenir. Burada yakılanlardan biri de babaannem, burada yanmaktan kurtulan üç akrabam binanın içindeki su kuyusuna girerek kurtulmuşlar.”
------------------------------------------------------------------------------
13-) OLTU İlçesi / TUTMAÇ Köyü:
Zeliha AYDIN(1901 Doğumlu)
Savaş başladığı zaman, ondört-onbeş yaşlarında bir kızdım. Bir gün annem ve babam evde Rusların Sarıkamış'ı işgal ettiklerini anlatıyorlardı. Merakla onları dinliyordum. Rus işgalleri ile ilgili çok hâdiseler duyduğum için de son derece korkuyordum. Aradan az bir zaman geçmişti ki, Rusların Oltu'ya geldiklerini duyduk. Oltu ile bizim köyün arası yaya altı saattir. Ruslar yaklaştıkça bizim korkumuz da o nisbette artıyordu. Üç gün sonra da Ruslar Oltu'nun kaleboğaz köyüne gelince buranın halkı evlerini yarı yarıya boşaltarak yola koyulmuşlardı. Kızkardeşimle patates çıkarmaya gidiyorduk. Bir kafileye rastladık. Bize : «Ruslar bizim köyü işgal ettiler, yarın sizin köye gelirler. Gidin haber verin. Patates toplamanın zamanı mı?» dediler. Dönüp köye haber verdik ama hiçbir tedbir alınmadı. Az bir zaman geçmişti ki, Ruslar geldiler, fakat köye girmediler. Köyün yakınındaki bir yerde konakladılar. Bazan köye gelir, para vermeden tavuk, koyun, ekmek ve yağ alır giderlerdi. Köyümüzün yakınında bir kışla vardı. Burada sekiz-on askerimiz duruyordu. Ruslar kışlayı basıp askerleri öldürdüler. Birkaç gün sonra da köyümüzü işgal ettiler. Ruslar köyümüzde iken, Ermeniler pek birşey yapamadılar. Bir gece fırsatını bulup köyden kaçtık. Tortum'un Çardaklı (Çınarçor) köyüne gittik. Mevsim sonbahardı. Köy halkından bir kısmı göçmüştü. Burada bir müddet kaldık. Ruslar burayı da işgal ettiler. Bu köyde Ermenilerin saldırılarına uğradık. Her şeyimizi elimizden aldılar. Birçoklarını öldürdüler. Bizim askerler yetişmeseydi hepimizi öldüreceklerdi. Göç ettiğimiz köyün bir tarafında bizim ordu, diğer tarafında Rus ve Ermeni orduları mevzilendiler. Çok çetin muharebeler oldu. İki taraftan da birçok asker öldü. Askerler arasında açlık başgösterdi. Köyde bir koyun ölmüştü. Cesedini dereye attık. Bizim askerler koyunu pişirerek yediler. Biz her ne kadar pis olduğunu söyledikse de dinlemediler. Çarpışma çok sürdü. Sonunda bizim ordu bozulup kaçmaya başladı. Biz de bozulan askerlerin peşine kaçmaya başladı. Yollarda mahşerî bir kalabalık vardı. Herkes can derdindeydi ve kaçan kaçanaydı. Bu kalabalıkta anamla babamı kaybettim. Hem ağlıyor ve hem de gidiyordum. Bir asker beni atına bindirdi. Annem ile babama yetiştim. Herkes canını kurtarmaya bakıyordu. Yollar ölü, yaralı ve çocuklarla dolu idi. Erzincan'a kadar bu şekilde yol aldık. Burada birkaç gün kalmıştık ki, Rusların Erzurum'u işgal ettiklerini ve Erzincan'a doğru gelmekte olduklarını haber aldık. Mevsim ilkbahardı. Babani Yozgat'a gideceğimizi söyledi. Erzincan'da bize bir vesika verdiler: «Bunu gösterirseniz, size kalacak yer verirler» dediler.Tekrar yolculuk başladı. Gittiğimiz yerlerde vesikayı gösteriyorduk, bize geçici olarak yer veriyorlardı. Bu şekilde Yozgat'a kadar gittik. Yozgat'ta yedi sene kaldık. Yedi yıl sonra köyümüze döndük.
------------------------------------------------------------------------------
14-)ŞENKAYA İlçesi / GEZENEK (Posik) Köyü:
Mehmet AKAR (1900 Doğumlu)
Ruslar çekilince, ellerinde ne var, ne yok hep Ermenilere verdiler. Onlarda bize: “Size dokunmayacağız” diye Kur’an, Kitap üzerine yemin edip söz vermişlerdi, ama ne gezer. O zaman ben 16-17 yaşlarında yardım. Bizde 5-6 köyün eli silah tutanlarıyla birleşip, çete kurduk. Yani sizin anlayacağınız Milli Şura emrinde dağda, taşta mücadele veriyorduk.Ermeni bizden çekiniyordu. Daha sonra Halit Paşa komutasında Türk askeri gelince, derin bir nefes aldık. Sadece arkadaşlarımızdan Halit Çavuş diye birisini Ermeniler, Penek Köprüsü’nde şehit ettiler.
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
3-DIĞALAR VE KARABEKİR:
a-) Ermeni yetimlere babalık yapan paşa !
Kurtuluş Savaşı'nda Doğu Cephesi Komutanı olan Kazım Karabekir Paşa'nın kızı Timsal Karabekir, paşanın Trabzon'daki Ermeni yetimhanesinin kendisine devredilmesinden sonra oradaki çocukların güven içinde yetişmelerini sağladığını belirterek, "Trabzon'daki Ermeni yetimhanesindeki çocukları babam büyütmüştür" dedi. Kars, Erzurum ve Şarıkamış 'ı Ermeni isyancıların elinden kurtaran Kazım Karabekir Paşa'nın kızı Timsal Karabekir, babasının doğuya gittiği zaman Ermeniler tarafından kazıklara geçirilmiş 6 bin Müslüman Türk ile karşılaştığını anlatarak, "Babam ve birlikleri, yöre halkının Türk askeri geldiği için kendilerini mutluluk içinde karşıladığını zannetmiş. Ancak yaklaştıklarında o insanların gülmek yerine diri diri kazıklara oturtulmuş olduklarını görmüşler" diye konuştu. Karabekir, "Osmanlı Devleti çıldırmış mıydı? Ortada hiçbir şey yokken 'sadık teb'am' dediği, vergi almadığı, askerlik yaptırmadığı Ermenilere birden bire diyecek ki 'Sen burayı terk et, git' öyle mi? Neden, hangi sebeple tehcir kararı aldığını gündeme getirmiyorlar. Soykırım olsa idi bugün sadece doğuda değil, Türkiye'nin hiçbir yerinde tek bir Ermeni kalmazdı" dedi.
'Yetimler babası Kazım Karabekir'e teşekkürler'
b-) “Dığaların Babası” iddiasına bir cevap:
Bir Türk Albay Anlatıyor; “Gümrü’ye girdik ortalık ermeni dığası ile dolu, kış, açlık soğuk hastalık... Her ne kadar Amerikalılar bunlara bakıyorsa da gariban olanlarının hali böyle idi, zengin ermeniler ise bu gariban olanlarına su vermiyordu. Türk ordusunun güvencesini hemen hissettiler, K.Karabekir insanlık adına bu dığaları topladı, yurt açtı, ölümden kurtardı, tabii Karabekir’in bu koruyucu tutumu ve çalışmaları oradaki her kesimce duyuldu görüldü ve bilindi. Bu sahiplenme bölgenin Türklerini çok kızdırdı. Dığaların yurtlarında ısınmak için, Amerikalıların yakacak tedariki kalmayınca Karabekir, dığaların donmaması için, Türk askerine ormandan yakacak odun getirtti. Buna mukabil Amerikalılarda, Türk askerine battaniye gocuk vererek bizim askeri giydirdi.
Gümrü Antlaşması sonrası Erzurum’a geldiğimizde, doğu illerinde, Gümrü’deki Ermeni dığalarından daha çok, yetim Türk çocuğu görünce onlara da aynı yardımları yapmak istedi ancak; varlıklı yardımcı olabilecek kimseleri bulamayınca bir şey yapamadı. Bu sefer Askeri okullar açtı, bu yetim çocukları okutup yetiştirdiler.
1925’de K.Karabekir Paşa’nın Ankara nezdinde yıldızı sönünce; Erzurum’da toplanan Türk çocuklarının Gümrü’den getirilen Ermeni dığaları olduğu yaftası vurulmuştur. Biz öz Türk çocuklarını bu iftira ile ağlatırken, Ermeniler K.Karabekir’in bu reçetesini genişletip, 25.000- Ermeni dığasını eğitim öğrenim sağlamak için yurtlar yaptılar. Türk acıması merhameti duyarlılığı zoru ile ölümden kurtulan bu dığalar, şimdi Türkü yok etmek planı üzerine intikam marşları söylüyorlar.
c-) Kazım Karabekir (1882 - 1948)
İstanbul'lu, Mehmet Emin Paşa'nın oğlu, 1896 İstanbul Fatih Askeri Rüştiyesi, 1899 Kuleli Askeri İdadisi, 1902'de Harbiye Mektebi, 1905 Erkân-ı Harbiye Mektebi'nden mezuniyet ile Yüzbaşı rütbesiyle orduya katıldı. İttihat ve Terakki'nin Manastır ve İstanbul örgütünün kurucularından.
31 Mart 1909 Ayaklanmasında Hareket Ordusu'nda görev aldı.
1912'de Binbaşı iken Balkan Savaşı'nda Trakya sınırında görev yaptı.
1914'te Yarbay olarak İran ve ötesi harekâtıyla görevlendirildi.
Çanakkale Kerevizdere'de Fransızlar'a karşı üç ay savaştı Albay oldu.
1916'da Kutü'l-Amare'yi fetheden ordunun komutanı olarak Irak'ta İngilizler'le çarpıştı.
1917'de Diyarbakır Van, Bitlis, Elaziz cephelerindeki komutanlık yaptı.
1918'de Erzincan ve Erzurum'u Ermeniler'den ve Ruslar'dan geri aldı. Ardından Sarıkamış, Kars ve Gümrü ve Karaköse’yi kurtardı. Aynı yıl Tümgeneral oldu.
Mondros Mütarekesi sırasında Başbakan Ahmet İzzet Paşa'nın Genelkurmay Başkanlığı önerisini kabul etmeyerek Anadolu'da görev almak istedi. Tekirdağ Kolordu komutanlığı, ardından Erzurum 15. Kolordu komutanlığı yaptı. Hazırlıkları yapılan Erzurum Kongresi'nin toplanmasında önemli rol oynadı. Kurtuluş Savaşı'nda Edirne milletvekilliği ve Doğu cephesi komutanlığı yaptı. Ermenilerin eline geçen Sarıkamış, Kars ve Gümrü kalelerini geri aldı, Korgeneral oldu. 1923'te İstanbul milletvekili oldu. 1924'te, TBMM'deki Dörtler Grubu'nu destekledi, aynı yıl kurulan Terakkiperver Parti Başkanlığına seçildi. Parti 1 yıl sonra Şeyh Sait ayaklanması nedeniyle kapatıldı. Karabekir, Atatürk’e yapılan İzmir suikasti ile ilgili görülerek yargılandı beraat etti. 12 yıl aradan sonra 1946'da TBMM başkanı seçildi ve bu görevde iken öldü (1948)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder